12 Şubat 2014 Çarşamba

Kitap: Böğürtlen Kışı

Değerli dostlar, öncelikle herkese selamlar, sevgiler...

Kısa bir süre önce açmış olduğum kişisel blog sayfam (aslında günce demeyi tercih ederim) ile ders ve sınav yoğunluğumdan dolayı pek fazla ilgilenememiştim. Bu süre içerisinde "Blog sayfamda de ne tür paylaşımlarda bulunabilirim?" diye çok fazla düşünme fırsatım oldu. Bu sürede, blogu açarken en büyük hedefim olan kendime ait bir günce oluşturmak ancak bunu günlük duygulardan farklı olarak hayatımın belli bir döneminde yer almış olan olaylara, eğitime, seyahatlerime, mezuniyetten sonra yapacağım mesleğim gibi durumlara ayırmaya karar verdim.

Yapmış olduğum bir seyahati detaylı bir şekilde paylaşıp; benden sonra oraya gidecek insanlara kılavuzluk etmek, karar vermenize yardımcı olmak; okuduğum bir kitabı sizlerle paylaşarak, kitap hakkında detaylı bir bilgi sahibi olmanızı sağlamak; meslek dersleriyle ilgili bilgiler paylaşarak öğrenci arkadaşlarıma eğitimlerinde yardımcı olmak vb. birçok farklı konuda hem güncemi takip eden dostlara çeşitli konularda yardımcı olmak/yol göstermek hem de kendime ait anıları sizlerle paylaşma fırsatı yaratmak istedim.

Paylaşacağım her yazıyla ilgili sorularınız, merak ettiğiniz detaylar, Metalürji ve Malzeme Mühendisliği ile ilgili bilgi edinmek gibi bir çok farklı konuda bana ulaşmak için; Blog sayfamın "İletişim" bölümünde tüm sosyal medya hesaplarımı ve aktif kullandığım mail adresimi bulabilirsiniz.

Gelelim bugünkü paylaşacağım yazının konusuna...

Sizlere bu yazımda en son okuduğum kitap olan "Böğürtlen Kışı" ile ilgili bilgi vermek istiyorum. Kim bilir belki bu yazıyı okuduktan sonra konudan etkilenir ve sizde alıp, okumak istersiniz.. :)

Kitabın Adı: Böğürtlen Kışı
Kitabın Özgün Adı: Blackberry Winter
Kitabın Yazarı: Sarah Jio
Çevirmen: Duygu Parsadan
Yayın Evi: Arkadya Yayınları
ISBN: 978-975-999-719-9

2013 Güz döneminde finaller gelmiş ve kafamızı defterden kaldıramaz olmuştuk. Oldukça sıkı geçen 1 haftalık sınav döneminin son günü sınavdan çıkıp kendimi kampüse ve evime yakın olmasından dolayı Bayrampaşa'daki Forum İstanbul'a attım. Teknoloji mağazalarını gezip, aklımdaki birkaç ürüne baktıktan sonra yemek katında sınavların bitmiş olmasının da verdiği rahatlıkla yemeğimi yedim. Önümdeki 3 haftalık uzun tatil döneminde neler yapabilirim diye düşünmeye başladım. Açıkçası pek fazla alternatifim de yoktu. Bu 3 haftalık tatili kendimi en huzurlu hissettiğim yer de yani evimde geçirecektim, ama nasıl? Aklıma bu sezon Euroleague takımlarınında yer aldığı NBA 2K14 bilgisayar oyununu almak ve tatili hastası olduğum basketbola ayırmak geldi. AVM'de bulunan D&R'a gidip bilgisayar oyunlarının olduğu rafları incelemeye başladım. Oyunu bulmuştum. Daha sonra mağaza içerisinde ufak bir tura çıkıp kitap bölümünde onlarcası bir platformun üzerine serilmiş şekilde duran "Böğürtlen Kışı" kitabını gördüm. Bir tanesini elime alıp incelemeye başladım. Kitabın konusu gerçekten çok ilgimi çekti. Evde geçireceğim 3 haftalık tatil süresince; demli çayın eşliğinde yatağıma uzanıp okuyabileceğim çok güzel bir kitap bulduğumu fark ettim.

Kitap ile tanışma hikayemin ardından şimdi de asıl önemli kısma geçelim; 3 haftaya yayarak okurum diye aldığım ama sürükleyiciliği ile 4 gün gibi kısa bir sürede bitirdiğim bu güzel kitabın konusuna...

Kitap tek bir kahramanın hikayesini anlatmıyor. Hikayemizin iki ana kahramanı var bunlar; 1933 yılından Vera Ray ve günümüzden Claire Aldridge. Kitabın hikayesi bu iki kadının çevresinde şekilleniyor. Bölümler haline ayrılmış olan kitapta anlatılan olaylar bir günümüzde bir de 1933 yılında yaşanan olayları konu alıyor. Yani kitabı okurken hem bugün hemde geçmişte yaşanmış olayları harika kurgulanmış bir olay örgüsü ile aktarıldığını görüyorsunuz. Bu iki farklı tarih arasında iki kadının dolaylı da olsa birbirleriyle bir bağlantıları olduğu anlatılıyor.

Vera Ray; ailesini genç yaşlarda kaybetmiş, Seattle'ın fakir mahallelerinde büyümüş ve çalışmak zorunda olan bir kadın. Hayattaki tek tanıdığı ve aynı zamanda en yakın arkadaşı olan Caroline. Vera genç yaşında Seattle'ın zengin ailelerinden birinin yakışıklı oğluna gönlünü kaptırıyor. İlk başta imkansız gibi gözüken bu ilişki daha sonra ilerleyip ve bir aşka dönüşüyor. Birlikte hoşça zaman geçiren bu çiftin karşılarındaki en büyük engel; Charles'ın ailesi. Bu ilişkiye asla onay vermeyeceklerini daha ilk görüşmelerinde hissettirmişler. Charles'ı çok sevmesine rağmen onun ailesiyle arasının bozulmasını istemeyen Vera, deliler gibi sevdiği adamdan ayrılma kararı alıyor. Bu kararı aldığında ise karnında Charles'ın çocuğunu taşıyordu.

Charles ile ayrılan Vera, hayatını sürdürmek ve oğlu Daniel'e bakmak için şehirdeki bir otelde temizlik görevlisi olarak çalışmaya başlıyor. 1933 yılının karlı bir akşamında oğlunu yatağına yatırıp, uyutuyor ve işe gidiyor. Sabah olup eve döndüğünde ise onu korkunç bir sürpriz bekliyor. Biricik oğlu Daniel'i yattığı yatağından yok! İşte hikayenin Vera ile olan kısmı bu kaçırılma olayı başlıyor. Vera'nın oğlunu bulmak için verdiği mücadeleyi, fedakarlıkları ve daha birçok olayı; hikayemizin günümüzle olan bağlantısını bu kaçırma hikayesiyle buluyoruz.

Claire Aldridge; Seattle'de eşinin ailesine ait olan yerel bir gazetede çalışan, mesleğine deli gibi aşık ve oldukça da başarılı bir muhabir. Doğmamış oğlunu bir trafik kazası sonucu kaybetmenin verdiği travma ile eşi Ethan'la araları bozulmuş ancak her ne olursa olsun birbirlerini ilk günkü gibi seven bir çift.

Seattle'de Mayıs ayında hiç kimsenin beklemediği bir şekilde kar yağmış, ara yollar kapanacak duruma gelmiş. Gazetenin patronu olan Frank, Claire'e bu olağan dışı durumla ilgili bir haber hazırlamasını ve bu tür bir hava olayının 80 yıl öncede yaşandığını söyler. Başarılı bir muhabir olduğu halde kendisinden hava durumuyla ilgili bir haber hazırlamasının istenmesi Claire'ı sinirlendirir. Ama disiplinli yapısı gereği verilen görevi de yapmaya başlar. Üç gün boyunca araştırma yapmasına rağmen haber için pek bir şey bulamaz. Tam umudunu kaybetmişken 80 yıl önceki haberleri okuduğu sırada gözüne bir haber takılır. Bu haberde Seattle'de karlı bir gecede bir çocuğun kaçırıldığını görür. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bildiğinden, hava durumu yerine 80 yıl önce karlı bir gecede kaçırılan çocuğun ve acılar içerisindeki annesinin hikayesinin peşine düşer...

İşte her iki ana karakter ve hikayelerinin başlangıç kısımları bu şekilde. Kitabı okudukça; Vera'nın Daniel'le tanışması, birlikte geçirdikleri güzel günler, ayrılış hikayeleri, Daniel'ın kaçırılması ve ardından Vera'nın oğlunu bulmak için verdiği mücadeleyi, yaptığı fedakarlıkları, çektiği zorlukları; bir annenin evladı için neleri göze alabileceğini göreceksiniz. Claire'ın ise; kaza sonucu kaybettiği doğmamış oğlunu, eşiyle aralarındaki sorunların kaynaklarını, ailesini bir arada tutmak için verdiği çabayı, Vera ile küçük oğlu Daniel için, gerçekleri gün yüzüne çıkarma uğrunda harcadığı çabayı ve gerçeği elde etmek için yaptığı çalışmaları soluksuz bir şekilde okuyacaksınız.

Romanda Claire'ın çözdüğü her düğüm, onu Vera'yla olan bağlantısına bir adım daha yaklaştırıyor. Çözülen her düğümden sonra kafamızdaki "Acaba kim?" sorusuna çok farklı cevaplar vermemize rağmen finalinde o ismin kim olduğunu gördüğünüzde çok şaşıracaksınız... 

Kitabı okumaya başladığım ilk gün, gerek akıcılığı, gerek konusu, gerekte bende uyandırdığı merak hissiyle 3 haftaya yayarım dediğim bu romanı 4 gün gibi kısa bir sürede okudum. Romanın son bölümündeki duygusal satırları okurken boğazımın düğümlendiğini hissettim. Şundan eminim ki; bu kitabı merak eder ve alırsanız o son bölümü okurken sizinde boğazınız düğümlenecek, hatta aşırı duygusal bir yapınız varsa gözünüzden bir gözyaşı damlasının bile aktığına şahit olacaksınız. Dramın ve sevginin ön planda olduğu bu sımsıcak hikayeyi okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.

Kitap Kapağını yüksek çözünürlükte görmek için resme tıklayın